Yeni bir model piyasaya sürülmeden önce, markaların mühendislik, tasarım ve pazarlama ekipleri, modelin karakterini en iyi şekilde yansıtan ismi bulmak için bir araya gelirler.
Bu beyin fırtınası oturumlarında, aracın tasarımı, özellikleri ve hedef kitle göz önünde bulundurularak çeşitli isim örnekleri oluşturuluyor. Oluşan isimler daha sonra farklı dillerde ve kültürel bağlamlarda değerlendirmeye alınıyor.
Markalar, isimlerinin dünya genelindeki algısını ölçebilmek amacıyla anketler yapıyor ve bu isimler yasal denetim süreçlerinden geçiriliyor. Eğer bir isim başka bir marka tarafından tescillenmişse ya da başka dillerde olumsuz anlam içeriyorsa, bu durumda alternatif isim arayışına gidiliyor.
Honda gibi markalar, genellikle isimlerini özel bir anlam yükleyerek belirliyor.
Honda’nın elektrikli araç serisini temsil eden “Prologue” modeli, yeni bir başlangıcı simgeliyor. Macera odaklı tasarımıyla bilinen Honda Passport ise seyahat ve keşifle ilişkilendiriliyor. Diğer yandan, bazı markalar anlam yüklemek yerine tamamen harf ve sayı kombinasyonlarını tercih ediyor.
Mercedes-Benz’in S-Class modeli, Almanca'da “Sonderklasse” yani “Özel Sınıf” anlamına gelirken, BMW ve Audi gibi üreticiler serilerini numaralarla adlandırarak bir hiyerarşiyi oluşturuyorlar.
Bir kısım markalar ise araç isimlerini coğrafi isimlerden ve kültürel referanslardan esinlenerek oluşturur.
Hyundai’nin Tucson ve Santa Fe isimli modelleri, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ünlü şehirlerden esinlenerek anılırken, Kona modeli ise Hawaii’nin tanınmış bir alanına atıfta bulunuyor. Lamborghini ise tamamen kendine özgü bir isimlendirme stratejisi benimsiyor. Bu markanın tüm modelleri, İspanyol dövüş boğalarından ilham alınarak isimlendiriliyor. Miura, belirli bir boğa türünü temsil ederken, Murciélago ise 28 kılıç darbesine rağmen hayatta kalan efsanevi bir dövüş boğasının adıdır.
Bazı markalar ise araçların karakterini yansıtan isimler seçiyor. Örneğin, Hyundai Palisade ismi güç ve koruma anlamlarını çağrıştırırken, Toyota'nın Supra modeli Latince'de “üstün” anlamına gelmektedir. Ferrari’nin Testarossa ismi ise İtalyanca’da “kırmızı kafa” anlamına gelir ve aracın motor bloğuna atıfta bulunur.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, özellikle elektrikli ve otonom araç üreticileri isimlendirme süreçlerinde yeni stratejiler benimsiyor.
Hyundai’nin IONIQ serisi, “ion” ve “unique” kelimelerinin birleşimiyle markanın yenilikçi ve sürdürülebilirlik anlayışını vurguluyor. Mercedes’in elektrikli EQ serisi ise “Electric Intelligence” yani “Elektrikli Zeka” anlamını taşıyor.
Tesla, model isimlendirme sürecinde daha eğlenceli bir yaklaşım benimsemiş durumda. CEO Elon Musk, Model S, Model 3, Model X ve Model Y isimlerini bir araya getirerek “SEXY” kelimesinin oluşmasını sağladı. Ancak Ford’un Model E ismini tescillemesi nedeniyle Tesla, “E” harfi yerine “3” kullanmak zorunda kaldı.
Bazı durumlarda markalar, isim seçiminde önemli hatalar yapabiliyorlar.
Bunun en bilinen örneği Chevrolet Nova’dır. Şehir efsanelerine göre, İspanyolca’da “No va” yani “gitmiyor” anlamını taşıdığı için Latin Amerika’da satışları düşmüştür. Ancak dilbilimcilerin açıklamasına göre bu kullanım aslında İspanyolca dil kurallarına uymamaktadır ve ortaya atılan hikaye sadece bir efsanedir.
Benzer bir şekilde, Mitsubishi Pajero ismi, İspanyolca’da argo bir terimle benzerlik taşıdığı için bazı pazarlarda “Montero” olarak eklenmiştir. Ford Pinto ismi ise Brezilya’da argo bir anlam taşıdığı için tüketici arasında alay konusu olmuştur. Bu gibi nedenlerle büyük markalar, isim seçiminde olumsuz anlamaları engellemek için derinlemesine dil araştırmaları gerçekleştirmektedirler.
