Dolar 36.6383 Euro 39.8878 Altın 3516.66 Borsa 10840.59 Sterlin 47.6168 Brend 70.58
16 Mart 2025 Pazar

18 Mart Çanakkale Zaferi İçin En Güzel Şiirler! Resimli ve Anlamlı Kıtalık Seçenekler

Çanakkale Zaferi'nin 110. yıl dönümü kutlamaları başladı. Türk milletinin birlik ve beraberliğini simgeleyen bu özel gün için, öğrencilere yönelik 18 Mart şiirlerini derledik. En güzel ve anlamlı şiir seçeneklerine göz atın!

18 Mart Çanakkale Zaferi İçin En Güzel Şiirler! Resimli ve Anlamlı Kıtalık Seçenekler
16 Mart 2025 Pazar/12:21

Bu yıl 18 Mart’ta, Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 110. yılı, Türkiye genelinde büyük bir coşkuyla kutlanacak. Bu etkinlikler doğrultusunda, 18 Mart Çanakkale Zaferi için 2-3-4-5 kıtalık şiirler, binlerce öğrenci tarafından araştırılmaya başlandı. 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi şiirleri, haberturk.com tarafından bir araya getirildi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük zaferlerinden biri olarak kabul edilen bu günün önemini vurgulayan dizeler, haberimizin ilerleyen kısımlarında yer alıyor! İşte en güzel, anlam dolu, resimlerle zenginleştirilmiş, kısa ve uzun 18 Mart şiirleri…

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞİİRLERİ

18 MART ÇANAKKALE

Her taraf bulutlarla kaplıydı,

Gece karanlığı her yere yayılmıştı,

Yağmur, bardaktan boşalırcasına,

Sağanak sağanak yağıyordu,

Yedi düvelin gemilerinden duyulan,

Top ve tüfek sesleri,

Havayı inletiyordu,

Mustafa Kemal'in askerleri,

Aslanlar gibi çarpışıyordu,

Çanakkale, kahramanca,

Düşmana selam duruyordu,

Mustafa Kemal, tepeden gürlüyordu,

Düşman vatanıma yaklaşacaksa,

Yaşamanın ne anlamı var,

Son askerin canı verene kadar,

Savaşacaksınız cesurca,

Tüm dünya görecek,

Ne yiğitler yetiştirmişiz,

Emineler, Hatçeler, Ayşeler, Fatmalar.

ALİ OSMAN YILMAZ

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Çanakkale, anlamsız sanma sen,

Oradaki şehitler tarihlere şan katan,

Vatan toprağı için canını feda eden,

Korkuyor bu kafirler, tüyleri diken diken.

Şu sular mayın dolu, Nusret mayını,

Bir yandan Elizabeth canını düşünüyor,

Korkmayacağız, şehitlerin kanını,

Bu millet korku bilmez, şanını artıracak,

Mehmedoğlu Seyyid'in mermiyi kaldırışı,

Dünya durdu, seyrederek yarışa bakıyor,

Kafirler anlayacak, bucağı ve karışı,

Türküm başkaldırdı, zafer haykırışı,

Gaza, cihad nasip et, Türk milletine ya Rab!

Anzak, Hindu, İngiliz... Hepsi harap ve bitap,

Her renk, dil, kıta bilsin ki bu kutlu ab,

Çanakkale suyu, ne Rum dinler ne de Arap,

Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir,

Türktür bu topraklar, dünyada evvel ahir.

Kayboldu İngilizler, bilinmiyor nerede,

'Çanakkale Geçilmez' bu da bir gerçek.

SAMET MEHMET BORA

BİR YOLCUYA

Dur yolcu! Bilmeden bastığın yer,

Bir devrin battığı topraktır burası.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu boş, gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda,

İstiklal uğrunda, namus yolunda,

Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük bir zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmet'in düşmanı boğduğu sele,

Mübarek kanının kattığı yerdir.

Düşün ki, haşre dek kemiğin, etin,

Yaptığı bu tümsek, amansız çetin,

Bir harbin sonunda bütün milletin,

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

NECMETTİN HALİL ONAN

BÜLENT ECEVİT - ÇANAKKALE

“Söyle arkadaşım,” dedi Anadolulu Mehmet,

Yanında ki Anzak erine,

“Nerelerden gelmişsin,

Neden çökmüş bu mahzunluk üzerine?”

“Dünyanın öbür ucundan,” dedi genç Anzak,

“Öyle yazmışlar mezar taşımı,

Doğduğum yerler öylesine uzak,

Örtündüğüm topraksa gurbet bana.”

“Dert etme arkadaşım,” dedi Mehmet,

“Değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet,

Sende artık bizdensin,

Sende bencileyin bir Mehmet.”

Çanakkale toprağının,

Üstü cennet, altı mezar;

Kavga bitmiş mezarlarda,

Kaynaş olmuş yiten canlar.

“Ya sen,” dedi Mehmet,

Oyun çağındaki İngiliz erine,

“Yaşın ne senin kardeş,

Böylesine erken buralarda işin ne?”

Dedi ufak tefek İngiliz eri,

“Köyümde askercilik oynar,

Coştururdum trompetle bizimkileri,

Derken kendimi cephede buldum.”

“Oyun muydu, gerçek miydi, anlamadan,

Bir sahici kurşunla vuruldum,

Sustu boynumdaki trompet,”

“Son verildi böylece oyundan bozma işime,”

“Gelibolu’dada bana bir yer kazıldı,”

“Mezar taşıma ‘Onbeşinde trampetçi’ yazıldı,”

“Öyküm de künyem de bundan ibaret…”

Yağmur yağıyordu usul usul toprağa,

Gözyaşları düşerek üstüne sanki,

Damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa,

Sahibini yitiren bir trompet.

“Ya sizler,” dedi Mehmet,

Dünyanın dört kıtasından,

Mezar dolusu erlere,

“Hangi rüzgar savurdu sizleri

Bu bilmediğimiz yerlere?”

Kimi İngiliz’di, kimi İskoç,

Kimi Fransız’dı, kimi Senegalli,

Kimi Hintli, kimi Nepalli,

Kimi Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan Anzak.

Gemiler dolusu asker,

Her biri neden geldiğini bilmeden,

Gelibolu’nun oya gibi koylarından sızarak,

Tırmanmışlardır dağa bayıra.

Siper siper yara gibi yarılan toprak,

Mezar olmuştu savaş ardından onlara.

Kiminin burada yattığı sanılır,

Kiminin adı bilinse de mezarı bilinmez,

Kiminin de mezar taşında

On altı, on yedi, on sekiz yaşında,

Ebedi istirahate çekildiği yazılı.

Çanakkale topraklarında,

Her birinin erken biten yaşam hikayesi,

Eski yazıtlar gibi taşlara böyle,

“Anlamaz mıyım,” dedi, “halinizden kardeşler,”

Adına yazılı taşı bile olmayan asker.

Anadolulu Mehmet,

“Ben de yüzyıllarca yaban ellerde

neyin uğruna bilmeden can vermişim,”

“Kendi yurdum uğruna can vermenin tadına,

İlk kez Çanakkale’de ermişim.”

“Uğrunda can verdikçe vatanlaştı ancak,

Ekip biçtiğim padişah mülkü toprak,

Değil mi ki sizler alamazsanız bile,

Bu topraklar almış, sizleri basmış bağrına,

Sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale…”

Çanakkale toprağının,

Üstü cennet, altı mezar;

Kavga bitmiş mezarlarda,

Kaynaş olmuş yiten canlar.

Bir garip savaştı Çanakkale Savaşı,

Kızıştıkça kızgınlığı dindiren,

Ara verdikçe ateşe düşmanı kardeşe,

Döndüren bir savaş.

Kıyasıya bir savaştı,

Ama saygı üreten bir savaş;

Yaklaştıkça birbirine,

Karşılıklı siperler,

Gönüllerde yakınlaştı.

Düştükçe vuruşanlar toprağa,

Dostlar gibi kaynaştı.

Savaş bitti,

Ölenler kaldı, sağlar gitti.

Köylü köyüne döndü, evli evine,

Kır çiçekleri geldiler akın akın,

Çekilen askerlerin yerine,

Yaban gülleri, dağ laleleri, papatyalar,

Kilim kilim yayıldılar toprağa,

Siper siper,

Toprağın savaş yaralarını örttüler.

Koyunlar koruganları yuva yaptı kendine,

Kuşlar döndü gökyüzüne, kurşunların yerine,

Çiçeğiyle yemişiyle, yeşiliyle,

Silah yerine sapan tutan elleriyle,

Geri aldı savaş alanlarını doğa,

Can geldi toprağa, silindikçe kan izleri;

Yeryüzünde cennet oldu öylece,

O cehennem savaş yeri,

Şimdi Çanakkale Gelibolu,

Bahçe bahçe,

Ülke ülke,

Mezar dolu.

Çanakkale toprağının,

Kavga bitirmiş mezarlarda,

Kaynaş olmuş yiten canlar.

“Huzur içinde uyusun,”

Vuruştukları topraklarda,

Kavgadan kinden uzakta,

Yanyana dostça yatanlar.

ÇANAKKALE DESTANI

Yaşamaz ölümü göze almayan.

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan,

Gözyaşı boşana boşana gider!

Kazanmak istersen sen de zaferi,

Gürleyen sesinle doldur gökleri,

Zafer dedikleri kahraman peri,

Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir ey delikanlı,

Diriler şerefli, ölüler şanlı,

Yurt için döğüşen başı dumanlı,

Her zaman bu şandan, o şana gider.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak;

Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

MEHMET AKİF ERSOY

ZİYA GÖKALP - ÇANAKKALE

Uzaklarda bir ada var,

Halkına derler İngiliz,

Hem medeni, hem canavar,

Fendinden emin değiliz.

Doğrulukta Rus Kazağı,

Onun yanında sofudur.

Topu tutar dört bucağı,

Denizlerin Moskofu’dur.

Budur en gizli emeli:

Müslümanlar uyanmasın!

Uçtan uca İslam ili,

Kendine arpalık kalsın..

Allah dedi: “Kabul olsun.”

Ümmetimin bedduası,

Dağılsın ordusu Rus’un,

İngilizlerin donanması..

Türk dedi: “Demek yaradan

Kurtarmayı ister bizden;

Karaları Kızıl Rus’tan,

Denizleri İngiliz’den…”

Türk köyünden kalktı geldi.

Hazırladı siperine…

Bu geliş ok gibi deldi,

İngiliz’in ciğerini.

Moskof dedi İngiliz’e:

“Çanakkale aşılmalı;

Kızıl, Kara, Akdeniz’e

Hakimiz, anlaşılmalı…”

İngiliz, Fransalı’yı,

Aldı beyaz kotrasına…

Tutmuşum sandı yalıyı,

Geldi Boğaz sefasına…

Beş Mart’ta iki donanma,

Kal’amıza saldırdılar…

Toplarımız coşkun suya,

Zırhlıları daldırdılar…

İngilizler korktu, kaçtı,

Rus ümidi kesti artık;

Anarşistler bayrak açtı,

Rus ilinde düştü Çarlık…

Çok geçmeden birdenbire,

Parçalandı Rus ülkesi,

Sevinçle düştü tekbire,

Elli milyon Türk’ün sesi…

Ancak “Turan” hayal değil.

Hakikata döndü bugün…

Türk bilecek yalnız bir dil,

Bizim için bu düğün…

Çanakkale dört devlete,

Galebeye sen çevirdin!

Çar kölesi yüz millete,

İstiklali sen getirdin!

Senden ötürü bilsen daha,

Kurtulacak nice ülke…

Ne Afrika, ne Asya’da,

Kalmayacak müstemleke…

Çünki nasıl karalarda,

Artık yoksa Rus zorbası;

Gezemeyecek deryalarda,

İngiliz’in donanması…

ÇANAKKALE ZAFERİ

Her şeyi hesaplayıp yurdumuzu böldüler,

Bizi yok etmek için sürülerle geldiler,

Türk'ü tanımadılar gafletlere daldılar,

Mehmetçiği görünce kanı dondu kurudu.

Mehmetçik şehit oldu, vatanını korudu.

Düşmanlar tekniğiyle işini kolay sandı,

Her taraf cehennemdi, ateş barut ve kandı.

Çanakkale geçilmez; o ne müthiş destandı,

Can verdi Mehmetçikler, vatanını korudu.

Ya ölüm, ya istiklâl; buydu şartı şurutu,

Cephede her yer müthiş, kan barut kokuyordu.

Mehmetçik mermisizdi, süngüyü takıyordu,

Ölüme emir almış dualar okuyordu.

Taarruz için değil, ölmek için yürüdü,

Düşmana dehşet saldı, vatanını korudu.

İşte böyle ölümü ölümsüzlük bilmişler,

Ne engin iman gücü, ölürken dahi gülmüşler.

Anladı ki düşmanlar yanlış yere gelmişler,

Onları aynı anda büyük korku bürüdü;

Bizim şehitler ölmez, onlar öldü, çürüdü.

Der Mikdatî askerin her biri bil ki zahit,

Cengaverce savaştı, vatan uğrunda şehit.

Kazanmayı bildiler, imanlarıydı ahit;

Şad olsun ecdadımız, vatanını korudu.

Ölen düşmanları da Mehmetçikler kürüdü.

MİKDAT BAL

YİĞİDİM / ŞEHİDİM

Bakmakla bilinmez kıymetim/kadrim,

Her karış toprağım kutsaldır benim.

Uğruma binlerce şehitler verdin,

Al kanla yazıldı tarih defterim.

Vurulup koynumda yatan yiğidim,

Kıyamette elbet sana şahidim.

Bu vatan uğruna gitti gençliğin,

Göklerden verildi rütben şehidim.

Vatan bir cehennem gibi yanıyor,

Dünya bizi mağlup olmuş sanıyor.

Suskun duran millet bir uyanıyor,

İttifaklar Mehmetçiği tanıyor.

Kahramanlar burada çoktur, seçilmez,

Şehitlik şerbeti kolay içilmez.

Bir nefes anında umman geçilir,

Bilinir ki Çanakkale geçilmez.

Burası Türklerin ebedi yurdu,

Her Mehmet bir tabur düşman vurdu.

Böylece tüm dünya şanı duydu,

Yedi Düvel mecbur უნივერსალურ durdu.

Dinle beni, dinle anla ey gencim,

Yiğitler koynumda artar direncim.

Atanın yazdı takvime göre,

Seninle ben de çok gencim.

Huzurla şad olsun ruhu atanın;

Pişman oldu soyu bana çatanın.

Sonsuza dek sana kutsal vatanım,

(Bu)Övünç binlerce kefensiz yatanın.

Ey gencim, ecdadın bedel ödedi;

Uğratma namerdi yurduma, dedi.

Üzme sen, Ata'nı incitme emi,

Görevi ilahi bilincindendi.

Şöhreti saygıyla söylenip geldi.

ZEKİ İ. KIZILIŞIK

ÇANAKKALE

Gün geçmiş, yıl geçmiş, ne yazar!

Her karış toprakta bin, şehit bir mezar.

Yeryüzünde yaşadıkça, tek dişi canavar.

Türk milleti aynı destanı yine yazar.

Sen rahat uyu ey şanlı şehit.

Gölgesinde gölgelen al bayrağın.

Hangi kem göz sana edebilir nazar?

Türk milleti aynı destanı yine yazar.

Yedi cihana yeter yazdığın destan.

Gök kubbe, ay, yıldız, sana verir selam.

Çanakkale'yi düşmana yaptın ya mezar.

Türk milleti aynı destanı yine yazar.

Dünya döndükçe, Çanakkale yine geçilmez,

Kanınla suladın toprağı, hangi canlı seni bilmez.

Sen yazdın cihana şanlı tarihi; artık kim bozar?

Türk milleti aynı destanı yine yazar.

ŞEFİK AYDEMİR

ÇANAKKALE DESTANI

Yıl 1915.

18'indeyiz Martın.

Kendine gel biraz!

Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu,

Geçilmez bu boğaz...

Geçilmez bu boğaz...

Bizi,

Ne topun yıldırır,

Ne kurşunun.

Çünkü artık,

Başladı cengimiz.

Er meydanında bulunmaz dengimiz...

Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen?

İşte fırladık siperden.

Sırtına yüklenmiş kahraman,

Seyit 276 kiloluk mermiyi,

Koşuyor bataryasına ateşler içinden.

Bu mermi denizlere gömecek Elizabeth'i Buvet'i...

Yanıyor bugün Anafarta'lar yanıyor;

Denizler yanıyor,

Dağlar yanıyor.

Zafer bizimdir artık,

Düşman zırhlıları batıyor...

Türk'üm,

Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.

Bir karış toprak uğruna, kimimiz şehit oluruz.

Kimimiz gazi.

Hiç değişmez bu yazı.

Dünyada her durum geçilir belki,

Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı...

FAHRİ ERSAVAŞ

ÇANAKKALE KAHRAMANLARI

Malım, mülküm,

Eşim, dostum,

Yarim demediniz,

Hiç tereddütsüz;

Gidip can verdiniz.

Elimde bardağım,

Çayımı rahat içebiliyorsam,

Çünkü siz orada öldünüz,

Daha onbeşinde, onaltısında,

Kurşunlara yürüdünüz.

Helal edin hakkınızı;

Yapabildiğim tek şey bugün,

Bir Elhamla, iki damla gözyaşı,

Ruhunuz şadolsun,

Çanakkale Kahramanları.

AYŞE ADLIM

ÇANAKKALE DİYARINDA

Denize takılan kilit,

Dünyayı kaldıran yiğit,

Alaylar var, toptan şehit,

Çanakkale diyarında.

Kahraman şehit cavuşlar,

Şehitliğe uçan kuşlar,

Savaşta yeni buluşlar,

Çanakkale diyarında.

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Çanakkale bizimdir,

Kimseye vermeyiz;

Hakkımızla savaşırız,

Çanakkale'yi geçirmeyiz.

Toprağımızı vermeyiz,

Çanakkale'yi geçirmeyiz;

Çanakkale geçilmez,

Türkoğlu yenilmez.

Bayrağımızı koruruz,

Nice çocuklar için,

Rahat olsun çocuğumuz;

Çanakkale'yi geçirmeyiz.

Nice düşman yeneriz,

Çanakkale'yi geçirmeyiz;

Kırmızı beyaz bayrağımız için,

İçin canımızı veririz.

NAİME DEMİREL

ÇANAKKALE

Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün!

Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün.

Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,

Başına yüz milletin üşüştüğü yersin!

Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla,

Karşına çıktı düşman, çelikten bir alayla.

Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,

Neferin ordularla boy ölçüştüğü yersin!

Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden,

Koştu senin koynuna çıkar çıkmaz evinden;

Sen onların açtığı bayrağın alevinden,

Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin!

Bir destana benziyor senin bugünkü halin,

Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.

Övün, ey Çanakkale ki, Sen Mustafa Kemal’in

Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

AKINCILAR

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!

Bir yaz günü geçtik Tuna,

Çanakkale Akrostiş Şiir.

Çanakkale geçilmez dediler, geçilmedi!

Analar ağladı, oğullar savaştı.

Ne olursa olsun dediler, cepheye gittiler;

Analar ağladı, oğullar savaştı.

Kürdü, Türk'ü, Laz’ı, Çerkez’i;

Kimi Harbiyeli, kimi liseli.

Ağası da var, çiftçisi de,

La İlahe İllallah! diyerek savaştı hepsi;

En sonunda kazandılar bu büyük zaferi!

YAHYA KEMAL BEYATLI

ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ

Çanakkale içinde aynalı çarşı,

Anne ben gidiyorum düşmana karşı.

Çanakkale içinde sıra sıra selviler,

Binbaşı oturmuş asker öğütler.

Çanakkale içinde bir kırık testi,

Anneler babalar ümidi kesti.

Arı burnundan çıktık yan basa basa,

Düşmanlar kaçıyor, kan kusa kusa.

ZAFER MARŞI

Tarihi çevir, nal sesi kısrak sesi bunlar,

Delmiş Roma'nın kalbini mızrak gibi Hun'lar.

Göktürkler, Uygurlar, Oğuzlar, Peçenekler;

Türk'ün tarihine binbir zafer ekler.

Dünya atımın nalları altında ezildi;

Kaç haçlı sefer göğsüme çarpınca kesildi.

Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden,

Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden.

© Elazığ Haber Ajansı